Showing posts with label hayat. Show all posts
Showing posts with label hayat. Show all posts

Saturday, March 29, 2014

Lincoln Park, hayvanat bahcesi ve yaza ozlem~

@ 1:44 PM 0 comments
Neredeyse Nisan geldi ve biz hala donuyoruz. 
Cok sukur kar yagmiyor artik. 
Yagsa da gece yagiyor ve oglene kadar eriyor.
Gunduz genellikle yagmur yagiyor.
Cok karli bir ki$tan, yagisli, bereketli bir bahara gecis yaptik diyebilirim sanirim.
Kara kI$In son demlerini yasarken hayvanat bahcesine gittik.
Kardan yilmis zavalli kaplan
Deli divane kafesinde donup duruyordu zavalli


Kutup ayilari gecen ki$in en mutlu hayvaniydi sanirim.
Kendini memleketinde hissetmistir canim benim.
Biz gezerken de ayni boyle yagiyordu.
Kocaman kocaman parcalar halinde
Zavalli develer ve bahtsiz ben
Colde kutup ayisi gormesemde, kutupta col devesi gordum.
Ayni hesaba geldi :P
ayy soguk soguktan espri anlayisimda bozuldu ayol!
Bildiginiz gibi hayvanat bahcesi parkin bir parcasi, hayvanciklari gormemiz bitince parkta dolasmaya devam ettik.
Parkta kayak yapan bir amca vardi.
Biraz tuhaf geldi bana ama o mutluysa sorun yok.
Adam da hakli kayak ekipmani dedigin sey, essek yuku ile para verip aldigin ve senede iki kere kullandigin bir olu yatirim.
Ben mesela benimkini sadece 1 kere kullandim aldigimdan beri. Yazik gunah verilen paraya.
Karli hafta sonlarinda parkta takilinca en azindan biraz daha tadini cikarmis oluyor.
Bu yolun goruntusunu yaz-kis seviyorum
Cok fotografik bir hali var.
Asiklar yolu gibi
Park ve gokdelen kontrastini seviyorum.
Kari da seviyorum ama yaz gelsin artik. 
Cok yoruldum kistan ve cok ozledim yazi.

Thursday, February 27, 2014

George Town, Colorado~

@ 11:09 AM 3 comments
Blogun SIKI okurlari ve instacanlarim hatirlarlar. Ben taa Noel tatilinde bir Colorado'ya gitmistim. Kayak yapmaya (tovbe Yarabbim hic de sevmem) ve aile ziyaretine (onu da sevmem ama ya, neyse) i$te bir turlu denk gelip yazamadigim bahtsiz Colorado yazisini sonunda yaziyorum, mutluyum. 
Aslinda bu da Colorado yazisi degil onun icindeki otantik bir kucuk kasabadan.
Degisik dediler, turistik dediler, illaki gidin dediler. Uzun uzun yollar astik. 2 saat falan gittik, dag dere astik. Midem degset bulandi. :( ve sonunda George town'a vardik.
Biz cift olarak koy ortamlarini sevmiyoruz. 
Bizde kayinvalide ki$isi seviyor boyle seyleri.
Zaten illa gidelim diyende o oldu. 
Gunu birlik oldugu icin kabul ettim. 
Daglarin arasinda kucuk bir yer tek bir caddesi var.
1 otel, 2 restoran ve cok sayida hediyelik esya dukkani var.
havanin soguklugu yuzunden katkat giyinmis bizim ahali :)
ve gerekli gereksiz her yere asilmis bol miktarda Amerikan bayragi. 
Filtreler sagolsun!
 50ler efektiyle daha bir guzel gozuktu gozume :)
Yuzu gulen ama keyfi kacik, donmus, kat kat giyinmis ben :)
2 saat yol gittik, sonra aciktik tabi atistirdik orada.
Bir restorant'da bol yagli bir sandvic yedik. 
Biraz town'u dolastik. Sonra zaten hava karardi, donduk.
Ne ki dag havasi(!) aldik. :/
Uzgunum hic benlik degildi.
Oyleyse niye gittik Colorado'ya? 
Gecerli sebeplerim vardi. Sonra bir gun anlaticam. 


Friday, February 21, 2014

Amerika'da bir assagilanma hikayesi~

@ 6:01 PM 2 comments
Gecen hafta sonlarindan birinde Robby'nin pazar sabahi pazartesiye yetismesi gereken bir is icin is arkadaslariyla (yaninda calisanla kizlar ve 1 erkekle) toplanmasi gerekiyordu. Toplantidan sonrada esler, sevgililer vs gelir kahve iceriz falan diye konusmuslar. Bende acikcasi o kizlari sevmiyorum. Sevmemek icin sebeplerimde var ama ariza cikarmak istemedigim icin kabul ettim.

Bu arada on bilgi olarak sebeplerden bahsetmek isterim. Bu hatunlar Robby'le 3-4 yildir beraber calisan kizlar. Cahil cuheyla da degiller. Hepsi muhendis, okumus yazmis, en genci benden 1-2 yas buyuk, kimisi evli kimisi nisanli, kazik kadar hatunlar. 

Sorun $u: zaman icerisinde Robby'e bir cesit hayranlik duymaya baslamislar (bence). Beni de ona layik gormuyorlar. Yada baska bir aday vardi akillarinda ben ortaya cikinca planlar bozuldu. Bilemiyorum...  ama neticede her gorustugumuzde her firsatta assagilamak icin ellerinden geleni yapiyorlar. 

Cok tuhaf cok cocukca ama oyleler. Mesela benim muhendislik konseptlerini anlamam buyuk bir alay konusu ve aslinda cogunu da anliyorum. Sadece ilgilenmiyorum. Yani blue print okumak hayat icin gerekli bir beceri degil. Bu bir meslek ve ben o meslegi secmedim. Neden blue print okuyayim?

Neyse, bugunku konumuzda zaten bu assagilamalardan bir tanesi olucak. 

Kahve dukkaninda bulusmaya karar vermisler. Saygi duydum, ogleden sonra kararlastirilan saatte oradaydim.

Kahveler geldi, iciyoruz. Onlarla ayni is yerinde ama farkli bir departmanda calisan Monika diye Polonyali bir kiz var. Ben cok seviyorum onu. Ondan bahsediyorduk ama alis-verisle alakali falan yani dedikodu degil. O bir sey almis, onlarda begenmis. Nereden aldigini soylemis, unutmuslar. Ben biliyordum, cunku beraber almistik. Soyledim onlara falan filan...bildigin kiz muhabbeti.  Sonra  konu nasil oldugunu anlamadigim bir sekilde Monika'nin calisma iznine, oradan da yabancilara geldi.

Bahsederken Cross breed mi yabanci mi vs.laflar soylediler. Ben hic dahil olmadim. Cunku "cross breed" hayvanlar icin kullanilan "kirma" anlamina gelen ama hakaret amacli kullanilan bir sozcuk.
Normalde melez anlamina gelen mix diyebilir. Yada hic bir sey demeyebilir. Sana ne yani... Neyse ne...

Ben biraz dinledikten sonra 
Himm... Obama'da Cross breed o zaman dedim. (Babasi Kenyali anasi Amerikali ya ondan)

Ortama bir sessizlik coktu. 

Zira Chicago/Illinois Obama'nin secildigi memleket ve burada cok seviliyor.

Robby ben de Cross breed'im dedi. Anasi Alman babasi Italyan daha da fenasi 2. jenerasyon ama ortaokulu falan Italya'da okumus. Yani hem yabanci hem Cross breed! 

Bunca zaman bunu bilmemelerinin sebebi de Robby'nin hic aksani yok. Adam burjuva cocugu! Ablasiyla beraber dadilarla buyumusler. 

O yuzden ana-baba aksanli da olsa, hatta uzunca bir sure Ingilizce konusmasalarda cocuklar Italya'dayken bile Ingiliz dadiyla dil sorununu halletmisler.
Ailenin Italyan tarafi Kuzey Italya'li olduklari icin sarisin, anasi zaten sarisin yani tipten ayirt etmek mumkun degil. 

Neyse, hatunlarda kizarma bozarma yok tabi. Rahat insanlar ben olsam yerin dibine gecerim. 

Yine de o hic bir sey diyemedikleri, tutulup kaldiklari ani gormek hostu. 

Icimden hinzir kahkahalar attim.

Lafi gedigine oturtan, catir catir agiz dalasi yapan tipler vardir ya, omrumce ozendim onlara. Hic onlardan olamadim. Ben hep kendi kendime bana edilen laflara sinir olanlan, uzulen, sinip oturan taraf olmusumdur. Bu sefer nasil aklima geldi o Obama ornegi kendime $a$tim. 
Mutlu oldum. Ne  guzelmis, gereken lafin hemen aklina gelmesi hic teklemeden soyleyebilmek. 


   










Tuesday, February 18, 2014

Lincoln Park Conservatory~

@ 5:30 PM 2 comments
Onunden surekli gectigimiz ama icine hic girmedigimiz bir yerdi. 
Hayvanat bahcesinde gezerken cok usuyunce girmeye karar verdik.
Iceride cok cesitli bitkilerin oldugu odaciklar vardi.
Pembeler,fusyalar, kirmizilar, beyazlar icimi acti.
Kara kista bahar havasi almak iyi geldi.
Meger ne cok ihtiyacim varmista farketmemisim. 
Bir diger odacik Fern Room dedikleri dinazorlarin yasadigina inanilan dogal cevre ve bitkiler vardi.
Girer girmez sicak hava esti sanki.
Ne de guzelmis dinazorlarin yasadiklari iklim
Insanin dinazor olasi geliyor.
Bu soguk dunyadan derhal kurtulmak istiyorum.
Acikcasi bu kadar ilik, bu kadar nemli, adeta tropikal iklimle karsilasacagimi bilsem daha once gelirdim.

Sonra baska bir odaya girdik.
O odada bugun cogumuzun evlerinde olan, daha bildik bitkiler vardi.
Baliklar vardi.
Kirmizi japon baligi hakkinda hic bilmedigim seyler ogrendim.
Uzun zaman sonra sicak ve nemli, bol yesillikli bir yerde olmak harikaydi.
Izin verseler suracikta bir kulube yapar icinde mutlu mesut otururdum.
Ki bir kac ay oncesine kadar burada mutlu olacagim hic aklima gelmezdi.
Polen allerjisi falan bir dunya bidi bidi yapardim.
Baharin varligini unutunca o duyguyu da unutabiliyormus insan.
Iyi bir hatirlatici oldu.
Bundan boyle Lincoln parkin bu kismina geldigimizde ugramaya karar verdik.



Follow me~

 

KaLinka Template by Ipietoon Blogger Template | Gadget Review